Depremler hayatın bir gerçeğidir. Bu hayat devam ettikçe depremler zaman zaman olacaktır. Önemli olan depremin yıkıma sebep olmaması için gereken tedbirlerin alınmasıdır. Dünyanın çeşitli yerlerinde zaman zaman depremler olduğu gibi, Türkiye’de de depremler olmaktadır. Ülkemizde 6 Şubat 2023’te, AFAD'ın verilerine göre,  saat 04.17’de 7,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan deprem, yerin 7 km altında gerçekleşti. Saat 13.24'te ise merkez üssü Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesi olan 7,6 büyüklüğünde gerçekleşen depremler birçok ilde yıkıma neden oldu.  Depremin etkili olduğu 10 il şunlardır: Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya.

 Kahramanmaraş merkezli depremlerde 29 bin 605 kişinin hayatını kaybettiğini, 74 bin 242 kişinin yaralandığını, yıkılan bina sayısının 5 bin 775 olduğunu bildirdi. Bu sayılar gittikçe artmaktadır. Çünkü enkaz çalışmaları devam etmektedir. Devletin yetkilileri sorunların çözümü için elinden geleni yapıyor.  Türkiye, depremin yaralarını sarmaya devam ederken, yurt içinden ve  yurt dışından gelen  yardımlar  sürüyor. İnşalalh biran önce enkaz altındaki kurtarma çalışmaları sona erer ve sorunlar giderilir.

Depremde vefat etmiş olanlara Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun,  yakınlarına da Allah sabırlar versin. Yaralı olanlara Allah şifalar versin. Deprem sebebiyle oradaki kişilere maddi manevi yardım edenlerden de Allah razı olsun.

Âyet ve hadislere baktığımızda üzücü olayların sebepleri şu şekilde sı­ralanabilir:

1. Günahlardan Dolayı: Üzücü olayların, insanların kendi yaptıkları günahlar, haksızlıklar, ahlâksızlıklar, zulümler, kötülükler yüzünden de olabileceğini Yüce Allah bildiriyor: “İyilikler Al­lah’tan, kötülükler (musibetler) kendi günahlarınızdan olmaktadır.” (Nisâ, 4/79); “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez, fakat in­sanlar kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus, 10/44) Bu âyetlerde, yapılan kötülükler, haksızlıklar, ahlaksızlıklar ve zulümlerden dolayı da insanın başına  üzücü olaylar gelebileceğini  bildirlmektedir.

Müslüman kişi tevekkül sahibidir. Tevekkül; alınması gereken tedbirleri aldıktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah’a güvenmek ve ondan ötesini Allah’a bırakmak demektir. Bize düşen görev tedbir almak ve her türlü âfetlerden, kazalardan koruması için Yüce Allah’a duâ etmektir.

2. Bir Uyarı ve İbret: Sadece seller, depremler değil; diğer üzücü olaylar da ibret için olabilir. “İnsanların biz­zat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesad belirdi, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rûm, 30/41) Allah Tâlâ insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dün­yada iken bir kısım üzücü olay ve sıkıntı vermekte, bu gafletten, kötü gidi­şattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Olur ki kötü gidişat­tan dönerler. Bu uyarılara aldırmazlarsa asıl cezanın âhirette olaca­ğını âyetten anlıyoruz.

3. İmtihan: Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Biz sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fa­kirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey peygamber!) Sen sabırlı davrananları müjdele”  (Bakara, 2/155) Dünya hayatı bir imtihan yeri olduğundan, çeşitli şekillerde imtihana tâbi tutulmaktayız. Varlık, bolluk, sıhhat gibi çeşitli im­kânlarla imtihan olduğumuz gibi, çeşitli musibetler, üzücü olaylarla da imtihan olmaktayız. “Sabredenlere müjdeler olsun” buyrulmaktadır.

4. Keffâret: Günahı örten, gideren şey demektir. Hadis-i şe­rifte; Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, herhangi üzücü bir olay, sıkıntı oldumu, hatta vücuduna bir di­ken batsa Allah Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müs­lümanın suçlarını ve günahlarını örter, giderir. (Günahlarına kef­fâret olur).” (Sahih-i Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc., c. 12, s. 61)  Müslümanların başına gelen musibetlerin günah­lara keffâret olabileceğini bu hadisten anlıyoruz. Yine bir hadis-i şerifte: “Mü’minin hali hayrete değer doğrusu; Zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu, mü’minden başka hiç kimsede yoktur. Kendi­sine varlık isâbet ederse şükreder; bu onun için hayır olur. Darlık isâbet ederse sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Dârimî, Rikak. 61)

Bir başka hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v.): “Siz hangi şeyi şehitlik sanıyorsu­nuz?” buyurdu. Ashâb: “Allah yolunda ölümü şehitlik sayıyoruz.” dediler. Rasûlullah (s.a.s.): “Allah yolunda ölümden (yani öldürü­lenden) başka yedi şehitlik daha vardır:

1. Tâun (hastalığından)dan ölen şehittir,

2. Suda boğulan şehittir,

3. Zatürre hastalığından ölen şehittir,

4. Karın ağrısından ölen şehittir,

5. Yanarak ölen şehittir,

6. Yıkık altında (depremde) ölen şehittir,

7. Hâmile olarak ölen şehittir” buyurdu. (Ebu Davud, Cenaiz 15)

Hadis-i şerifte görüldüğü gibi, depremden dolayı da ölen şe­hittir. Tâbiî ki mü’min olması şartıyla. “Kâfir olarak ölenlerin amelleri boşa gitmiştir.”(Zümer, 39/65) Müşrik, kâfir, hangi hal üzere ölürse ölsün gideceği yer cehen­nemdir. Yüce Allah şöyle buyurur:  “Şüphesiz iman edip güzel davranışlarda bulunanlara (iyilik yapanlara) gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk' budur.” (Bürüc, 85/11) Bu âfetlerden veya herhangi musibet ve üzücü olaylardan ibret almalı, İslâm’a uygun olanı yapmalı, İslâm’a aykırı olan şeylerden ise sa­kınmalıyız. Çünkü dünya ve âhirette huzur ve mutluluk İs­lâm’a uygun yaşamakla mümkündür. Ne mutlu İslâm’a uygun yaşamaya gayret edenlere!