6 Şubat itibariyle Türkiye’nin en önemli gündemi yaşanan büyük depremlerdir. Kahramamaraş merkezli 6 Şubat tarihinde meydana gelen ve 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki asrın felaketi adı verilen çok şiddetli iki büyük deprem yaşandı. Ayrıca Hatay'da 20 Şubat'ta 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki deprem daha meydana geldi, 6 kişi yaşamını yitirdi, 294 kişi yaralandı. Şimdiye kadar 44. 218 kişi hayatını kaybetti. Bu sayılar enkaz çalışmaları devam ettiği için gittikçe artıyor. 115 bin kişi de kurtarıldı. Yani son bir asırdaki en büyük felaket olan bu depremlerde 13,5 milyon kişi etkilendi. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “O kötülükleri (günahları) işleyenler, ancak yaptıklarının cezasını görürler.” (Kasas, 28/84) Bu büyük felakete sebep olanlar dünyada ve ahirette bunun cezasını göreceklerdir.
Dolayısıyla bu depremlerden ibret almalıyız. İbret, yanlış davranışların yol açtığı kötü sonuçlardan ders almak, demektir. Son günlerde yaşadığımız afetler hepimizi derinden üzdü. Böylesi zor günlerde şunu bir kez daha hatırlamalıyız ki deprem, gibi afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmek ancak gerekli tedbirleri almakla mümkündür.
Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı insanoğlunun kendi hata ve ihmalleri sebebiyledir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” (Rûm, 30/41) Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195) O halde sel, heyelan ve deprem riski bulunan bölgelerde tabiatın dengelerine, bölgenin gerçeklerine uygun, doğru ve sağlam adımlar atılmalıdır.
Depremlerden ibret ve ders almak istiyorsak, öncelikle depremlerde binaların yıkılmasına sebep olan ihmaller ne ise, bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için gereken tedbirler alınmalıdır.
Bir uyarı ve ibret sadece seller, depremler değil; diğer musibetler ve üzücü olaylar da ibret için olabilir. Yüce Allah, "Size gelen musibet, işlediğiniz günahlar yüzündendir." (Şura, 42/30) buyurur. Yüce Allah insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım musibetler vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Çünkü hayat bir imtihandır. İnsanlar, hayatları boyunca çeşitli şekilde imtihan olmaktadır. Kur’an'da bu denemelerin hayırla olduğu gibi şerle, sevinç ve üzüntülerle de olabileceği bildirilmektedir: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/34-35) Dünya bir imtihan yeridir. Ailesi, çocukları, eşi, parası, malı, mülkü, sevdikleri, sevmedikleri yani her şey bir imtihan unsurudur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93) Dünyada yaptığımız bütün her şeyin hesabı sorulacak. Buna göre; yapacağımız işler doğru ise yapmalı, eğer yanlış ise kesinlikle terk etmeliyiz. Eğer kendimizi düşünüyorsak, bunlardan dolayı âhiret hayatında ceza görüp zor duruma düşmek istemiyorsak, yapacağımız işlere dikkat etmeliyiz, imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. Sevgili Peygamberimiz mü’minin durumunu bir hadislerinde şöyle dile getirir: “Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)
Allah’a iyi kul olabilmek için, sağlam bir iman sahibi olmak ve sâlih amellerde bulunmak gerekir. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer (kötülük) işlemişse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8) Dünyada yapılan iyilik mükâfatsız ve kötülük de cezasız kalmayacaktır. Allah, ölüm ötesi dünyada insanı dünya hayatında yaptıklarına göre mükafatlandıracak veya cezalandıracaktır. Dolayısıyla Müslüman, her daim muhasebesini yapmalı. Yaptığı işlerin Allah'ın emrine uygun olup olmadığına dikkat etmelidir.
Kur’ân-ı Kerim’de bizlere şöyle bildirmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) Sabırlı davrananları müjdele.” (Bakara, 2/155) buyurarak, bela ve musibetlerle deneneceğimizi bildirmekte ve sabredenlerin müjdelenmesi gerektiğini belirtmektedir.
Yüce Allah; korku, açlık, ürünlerden eksiltme ve ölüm ile imtihan etmektedir. Rabbimiz sınavı böyle bildirmektedir. Bu gibi haller mü’minlerin başına gelebilir. İnsanlar dünya hayatına imtihan edilmek, Allah’a kulluk yapmak üzere gönderilmiş olduğundan, imtihan gereği başına birtakım üzücü olaylar gelebilir. İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı ve musibet, birer imtihan vesilesidir. Bela ve musibet; insanın başına ansızın gelen hastalık, sakatlık, savaş, ölüm, yangın, deprem, kuraklık, sel felaketi, tufan gibi sıkıntı ve acı veren hadise ve felaketlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Evet mü’mini üzen ona eziyet veren her şey musibettir.” (Buhari, Merda 1) buyurarak, insana sıkıntı ve acı veren her şeyi musibet olarak değerlendirmiştir.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Şüphe yok ki her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/6) Başımıza birtakım sıkıntılar, zorluklar gelebilir sabırlı olmalı, her zorlukla beraber bir kolaylığın olabileceğini düşünmeli, aşırı bir şekilde üzülmemeli ve hayatın imtihan olduğu asla unutulmamalıdır. “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/146) Bu nedenle doğal afetlerden ve üzücü olaylardan ibret almalıyız. Bizlere düşen, iyi olaylardan örnek, kötü ve üzücü olaylardan da ibret almaktır. Depremlerde ölenlere Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabırlar versin ve yaralı olanlara da Allah şifalar versin. Bizlere de düşen depremzedelere maddi amnevi yardım yapmaktır.