Bir hatıra, Hz. Âdem'den...

Zaman içerisinde gerek beşerî gerekse doğal afetler sebebiyle birkaç kez yıkılıp yeniden inşa edildi.

Yine yıkılsa yine inşa edilir. Şüphesiz yıkılabiliyor olması insan için derin mesajlar barındırır: "Putlaştırmayın çünkü yıkılabiliyor."

Al-i İmran'da, insanlığın ilk mescidi olduğu beyan edilir.

Hz. Âdem’in, cennetten indirildikten sonra Allah’a şükür amacıyla Kâbe’yi inşa ettiği rivayet edilir.

Hz. Şît tarafından, taştan ve çamurdan bir bina olarak yeniden yapıldığı da rivayetlerde geçer.

Kâbe'nin, Nuh Tufanı sırasında zarar gördüğü ve uzun süre kumlar altında kaldığı aktarılır.

Kuran-ı Kerim’de, Kâbe’nin Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından inşa edildiği belirtilir.

Bakara Suresi 127. ayet: “İbrahim ve İsmail, Kâbe’nin temellerini yükselttikleri zaman...”

Bu bilgi, İslam inancında merkezî bir yere sahiptir.

İslam’ın gelişinden önce Kureyş kabilesi, Kâbe’yi onarmış ve yeniden inşa etmiştir.

Bu dönemde taşların değiştirilmesi sırasında Hz. Muhammed (s.a.v.), Hacerü'l-Esved’i yerine koyarak ara buluculuk yapmıştır.

Emevi döneminde Yezid’in ordusu Mekke’yi kuşattığında Kâbe zarar görmüş; ardından Abdullah bin Zübeyr tarafından yeniden inşa edilmiştir.

Haccac bin Yusuf’un kuşatması sırasında Kâbe, tekrar zarar görmüş ve yapılandırılmıştır.

Yıkılırsa ne olur?

Nasıl yıkıldığına bağlı.

Düşman gelip yıkarsa tepkimiz ne olur? Elbette dinî, siyasi, içtimai, sembolik anlamları var.

Bir kere, kıblemiz. Yıkılırsa yine aynı yöne döner Müslümanlar; neticede bina değil önemli olan.

Müslümanlar için tevhidin, birliğin sembolüdür. Yıkılırsa hele bunu düşman yaparsa tepki büyük olur;

ama son 300 yılda İslam âleminin bu tür olaylara verdiği reflekslere bakarsak "çok üzücü" bir olay olacağı kesin.

İslam âlimleri, İslam İşbirliği Teşkilatı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkeler "derin üzüntülerini" ifade eder.

Düşmanı durdurması için düşmanın hamisine sığınır ve yalnız onlardan yardım diler.

(Haşa, burada ben şirke düşmedim. Kimseyi de şirke düşmekle itham etmedim. Fotoğraf bu.)

Kâbe, yıkıldığı ile kalır.

Üç beş gün fevri çıkışlarla sosyal medyada öfke seansları düzenler sonra yavaş yavaş normale döneriz.

Yıkılırsa yeniden yapılır, peki, ya asıl yıkılan insanlık olursa? İşte o zaman kim, nasıl inşa edecek?

**

Dünyada her gün on binlerce Kâbe yıkılıyor. Gazze’de, Yemen’de, Myanmar’da, dünyanın dört bir yanında çocuklar ölüyor, öldürülüyor.

Mesele sadece Gazze değil; Gazze’de o eşiği çoktan aştık zaten.

Süregelen ve Gazze’de zirve yapan, uzak coğrafyalarda ölen binlerce masuma üzülmüyoruz artık.

Açlıktan bir deri bir kemik kalıp sararıp solan minik bedenler içimizi ürpertmiyor.

**

Yanı başımızda göbek bağı henüz kurumamış, birkaç saat önce doğmuş bebekleri çöpte buluyoruz.

Birileri, anne ve babasının göz nuru yenidoğanların masumiyeti üzerinden milyonlarca lira kazanç sağlayan bir çark kurmuş.

Birileri, sapkınlığın zirvesine çıkıp iki yaşındaki bebeği istismar etmiş, ölümüne sebep olmuş; annesi de eşini korumak için bunu günlerce saklamış.

Birisi, gayrimeşru çocuğuna tiner dolu biberonu verip öldürmüş.

**

Birileri kanun çıkarmış; tüm bu rezillikleri birkaç sene içeride yatırıp yeniden sokağa salacak sistemi kurmuş.

Aynı birileri, bu kez Gazze'de soykırım yapan İsrail’e karşı uluslararası sistemin işlemediğini öne sürüyor.

**

Siz, bir binanın yıkılmasına öfke ayinleri düzenlersiniz; merhamet dersini hatmetmiş olanlar için ise her gün binlerce Kâbe yıkılıyor.

Ve biz, bu yıkıntıların altında kalıyoruz.