Müslüman daima itidali tercih etmeli, bir taraftan yardım etmesi gereken yerlere yardım ederken, bir taraftan da tutumlu olmalı, tasarrufa önem vermelidir. İsraftan sakınıp infak etmeli, cimrilikten sakınıp tasarrufa yönelmelidir. Çünkü lüks yaşamak israfdır. İslâm, insanoğlunun yeme, içme ve harcama konusunda dengeli davranmasını istemiştir. Bir âyette, "Ey âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyiniz. Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" (A'râf, 7/31) buyrularak israf yasaklanmıştır.  Dolayısıyla İsraf ve cimrilikten kaçınılması gerekiyor.

Özel durumlarda sadelik; konuşmada, giyim-kuşamda, bakım ve süslenmede, sofra ve ikramlarda, evlilik törenlerinde, ev eşyalarında, ev ve gayrimenkul alımında, araç alımında, vs. Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardı: “En bereketli nikâh masrafı en az olanıdır.”  (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 83)

Düğünlerin gösterişten uzak, sade, samimi ve mutedil bir şekilde yapılması onun sünnetidir. Zira mü’minler için hayatın en önemli ölçülerinden biri aşırılıktan sakınmaktır. Kullukta, sevinçte, öfkede, üzüntüde, eğlencede daima dengeli olmaktır. Düğün yemekleri, israf sofralarına, riya, gösteriş ve şatafata dönüşmemelidir.  Maddî tutkulara kapılmadan, zevk ve sefahate dalmadan, lüks ve israfın esiri olmadan düğün yapmaya dikkat edelim.

Hz. Peygamber, lüksten, israftan kaçındı, mala, makama ve mevkiye tenezzül etmedi ve sade bir hayat yaşadı. Peygamberimiz şöyle buyurur: “Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizî, Zühd 43)

Dünya malına, servet ve zenginliğe, mevki ve makama aşırı düşkünlük dinimizde hoş karşılanmayan kötü huylardandır. Bu kötü huylar insanı kötülüklere, azgınlıklara ve insanlara zarar  vermeye yöneltir. Bu sebeple makam ve mevki hastası olmamak gerekir. Makam ve mevkiye aşırı düşkün olanlar o makam ve mevkiye ulaşmak için her türlü kötülüğü yapabilir. Böylece hem kendine hem de başkalarına çok büyük zararlar verir. Dolayısıyla aç gözlü değil tok gözlü olmak gerekir.

Hz. Peygamber, israftan uzak sade bir hayat yaşardı. Bu açıdan aile huzurunu ve mutluluğunu sağlayan en önemli faktörlerden biri de israftan uzak sade bir yaşam biçimini tercih etmektir. Sadelik, Hz. Peygamber’in hem yaşadığı hem de yaşatmaya çalıştığı bir güzel haslettir. Sadelik, Allah’a kul olduğunun bilincinde yaşayan bir Müslümana çok yakışan bir durumdur. Dolayısıyla İslam’a uygun mütevazı sade bir hayat yaşamak dünya ve ahiret saadetine vesile olur. Ne mutlu israf, lüks ve şaşalı bir hayat yaşamaktan kaçınıp, sade bir yaşantıyı tercih edenlere!