Türkiye’deki kamuoyu, YPG terör örgütüne karşı yürütülecek süreci yakından takip ediyor. Suriye’de büyük bir değişim yaşanırken birçok kesim, terör örgütünün bir an önce ortadan kaldırılmasını talep ediyor. Üstüne bir de gerçeklikten kopuk komplo teorileri ekranlarda anlatılınca insanlar, doğal olarak Türkiye’nin neden terör örgütüne karşı harekete geçmediği konusunda endişeleniyor.
Bir hafta önceki yazımda, terörle mücadelede askerî momentumun kaybedildiğini söylemiştim. O yazıda, iki ayrı yolun mümkün olduğundan bahsetmiştim: Birincisi, Türkiye’nin öncülüğünde doğrudan müdahale; ikincisi ise bölgedeki Arap yoğunluklu nüfus üzerinden nispeten daha uzun vadeli bir yaklaşım. Ancak bu analiz, Suriye’deki eski paradigmaya dayalıydı. Şimdi ise Suriye’deki yeni paradigma, çok daha olumlu bir tablo sunuyor.
Yeni paradigmada Türkiye’nin önceliği, YPG terör örgütünü askerî olarak elimine etmek olmayacak. Bunun yerine Türkiye’nin önceliği, Şam’daki yeni hükûmetin meşruiyet kazanması, başarılı olması ve Birleşmiş Milletler nezdinde kabul görmesi olacak. Şam’daki hükûmet, BM tarafından Suriye’nin resmî temsilcisi olarak tanındığı anda, Türkiye için Suriye’de yeni bir dönem başlayacak.
Bu yeni dönemde; YPG terör örgütünü koruyan bir Esad rejimi, İran ve Rusya olmayacak. Bunun yerine ABD’nin de meşru kabul ettiği, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve üniter devlet yapısını savunan bir Şam bulunacak. Suriye’deki savaş sona erecek ve yeni kurulacak Suriye ordusu dışında askerî yapılara yer kalmayacak.
Yeni Suriye ordusunun, zorunlu askerlik uygulamasını benimsememesi öngörülüyor. Bu ordu; HTŞ, SMO ve güneydeki uzlaşmış muhaliflerin bir araya gelmesiyle oluşturulacak. Bu üç yapının da üniter devlet yapısından yana olduğu biliniyor. Hatta şu anda YPG’ye karşı, gerekirse savaşmak için hazırlıklar devam ediyor. Şam’da ise iki temel öncelik var: Devletin ayakta tutulması ve geçiş sürecinin başarıyla tamamlanması; ikincisi ise YPG terör örgütüne karşı hazırlık.
Suriye’deki yeni yönetim; ülkedeki petrol yataklarını, tarım arazilerini, su kaynaklarını, barajları ve enerji üretim tesislerini YPG terör örgütüne bırakmayacaktır, bırakamaz.
Bu yeni paradigmanın önemini, bir örnekle açıklayayım. Yeni paradigmada YPG terör örgütüyle mücadele, Türkiye’den önce Suriye’nin meselesi olacak. Şam istediği an Türkiye, Suriye devletinin talebiyle askerî müdahalede bulunabilecek.
Bu yeni gerçeklik ve paradigma karşısında YPG terör örgütü ve onu destekleyen ABD için iki seçenek var. Birinci seçenek, terör örgütü silah bırakacak ve kontrol ettiği bölgeleri Şam’a devredecek, ardından Suriye’de bir siyasi parti olarak faaliyetlerini sürdürecek. İkinci seçenek ise teslim olmayı reddedip askerî olarak yok edilecek.
Birinci formülün devreye girmesi, PKK ile mücadelede ve Türk iç siyaseti açısından birçok fırsat ve imkân sunacaktır. Özellikle Avrupa’daki diaspora tarafından “Rojava devrimi” adı altında yürütülen propaganda çökecek ve terörle bir yere varılamayacağı daha net anlaşılacaktır. Bu, terör örgütü için ciddi bir kırılma noktası olacaktır. Suriye’deki yapının çökertilmesinin ardından Türkiye içindeki Kürt siyasi hareketinde de değişim yaşanacaktır.