Donald Trump, 2024 ABD başkanlık seçimlerinin mutlak galibi olarak yeniden ülkenin 47. başkanı olmayı başardı. Kesin olmayan sonuçlara göre Trump, oyların yüzde 51’den fazlasını alarak 277 delege ile zafere ulaşırken Haris 224’de kalarak büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Hâlbuki Amerikan medyası, Kamala’yı seçim süreci boyunca hep önde gösteriyordu. ABD'de 2024 başkanlık seçimiyle aynı zamanda yapılan Kongre seçimleri kapsamında Senato'da da Cumhuriyetçiler toplamda 51 sandalyeye ulaşarak çoğunluğu sağladı. Böylece ABD Başkanlığı, Senato ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk Cumhuriyetçilere geçerek çok büyük bir güç kazanmış oldu.
Trump, Florida’da zafer konuşması yaptı. Tüm Amerikan halkını kucaklayacağını söyleyen yeni başkan, " Amerikan halkı için Amerika'yı yeniden büyük yapmamıza imkân verecek muhteşem bir zafer." açıklamasında bulundu. Trump, başkanlığı sırasında savaş başlatmayacağının sözünü vererek "Savaş başlatmayacağım, savaşları durduracağım, bu demokrasi ve özgürlük için büyük bir zafer." ifadesini kullandı.
Trump’ın zaferinin arkasında birçok dinamik olsa da Biden-Kamala ikilisinin ısrarla İsrail’in Gazze’deki soykırımına destek vermesi ve Müslümanlarla genç/sol tandanslı tabanın taleplerini görmezden gelmesinin de ciddi payı var. Trump, bir yandan İsrail’e destek çıkarken diğer yandan bu durumu da kendi lehine kullanmayı başardı. Elbette, ABD içindeki göçmen dalgasına Kamala’nın sahici yanıtlar üretememiş olması, aile değerlerine yönelen LGBT başta olmak üzere çeşitli tehditlere karşı durmak bir yana ilgili lobilerin savunucu hâline gelmesi gibi birçok faktör de belirleyici oldu. Biden’ın çok geç çekilmesi, Kamala’nın arzu eden nitelikle güçlü bir aday olmayışı gibi daha birçok neden sıralanabilir. Ancak nihayetinde ABD ve dünya, yeni bir Trump dönemi ile yüzleşmek durumunda kalacak.
Trump’ın siyasi duruşu, müktesebatı ve seçim kampanyası boyunca söylemlerini analiz ettiğimizde asıl kavgasının, ABD içinde ve müesses nizamla olacağını söylemek doğru olacaktır. Trump’ın, ilk dönemine nazaran çok daha tecrübeli şekilde, iyi ve güçlü bir ekiple yeni başkanlığına başlayacağı ve federal hükûmet kadrolarında ciddi bir tasfiye ve değişim yapacağı öngörülebilir. Kendisine yönelik yargı kumpası dâhil her türlü ayak oyunu oynayarak duvar örenlerin, işini bitirmeye odaklanacağı kesin gibi. Yine, değerler bazında da temsil ettiği toplumsal kesimlerin arzularına yönelik ciddi tartışmalı hamleler yapacaktır. ABD içindeki toplumsal kamplaşma ve nefret, Trump döneminde muhtemelen daha da tahkim olacak. Sistemin aktörleri de tasfiye olmayı beklemeyecek, karşı hamleler yapacaktır. Seçim sürecinde Trump’ın, iki defa suikast girişimine uğradığını akıllarda tutmak gerek.
Dış politika bağlamında ise Trump’ın, özellikle büyük askerî maceralara gireceğini düşünmüyorum. Daha ziyade, Çin’i iktisadi olarak hedef alıp zayıflatmaya çalışacaktır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nı da dondurmak isteyecektir. Orta Doğu bağlamında İsrail’e daha net destek verecek olsa da İran’a yönelik büyük bir askerî harekât başlatması da çok olası görünmüyor. Burada, elbette siyonistlerin, Trump üzerinde ne kadar etkili olduğu belirleyici olacak. Türkiye bağlamında, olumlu bir süreç başlayabilir. Özellikle Erdoğan-Trump arasındaki samimi ilişki, siyasete dönüşme potansiyeline sahip ve bu ilişki, ABD’nin Suriye politikasında PKK/YPG’ye olan desteğin bitirilmesi anlamına gelebilir. Burada da asıl risk, siyonistlerin Trump üzerindeki etkisi olacaktır.
Teknoloji tekelleriyle savaş!
Bir parantez de Elon Musk’a açmak lazım. Seçim sürecinde Trump’a mutlak destek vererek Musk da seçimin en büyük galiplerinden birisi oldu. Bundan sonra ABD yönetiminde ciddi söz sahibi olacak bir aktöre dönüştü. Trump-Musk ikilisi, ABD’de küresel teknoloji firmalarının tekelini kırmak isteyeceklerdir. Bu bağlamda ABD içindeki büyük kavganın bir zemini de burası olacak.