CHP’li Murat Bakan, “Sinan Ateş davasının hâkimi MHP denildiği zaman müdahale ediyor.” diyerek şikâyetleniyor.

Halbuki MHP’nin adını duyar duymaz gözleri dönüp, azgın boğa misali burun delikleri kabaran bir hâkim olmalıydı…. “Ne, MHP mi? Hemen talimatları sıralıyorum… Delillerin bir önemi yok, savcılık iddianamesinin de önemi yok… Önemli olan, Alman devlet televizyonunun ve kaçak FETÖ’cülerin Youtube yayınlarıdır… Çökün MHP’nin tepesine.” demeliydi…

Hatta o da yetmez, Hâkim Bey, savcıyı savunmayı falan susturup “Size gerek yok, ben sabaha kadar Halt Tivi , Sızıc Tivi izledim, oradan her şeyi öğrendim.” diyerek MHP’ye cezaları basmalıydı…

Hatta o da yetmez, “Ben hâkimliği bırakıyorum, bu işi benden daha iyi yapacak gazeteciler var.” deyip cübbesini onlara devretmeliydi…

Vakti ile kumpas davalarını yürüten FETÖ’cü sözde hâkimlerden biri olsaydı yapardı şüphesiz…  Belli ki CHP arzu ettiği gibi bir “hâkim” bulamadığına içerliyor.

Üzgünüz aradığınız FETÖ’cü hâkime erişilemiyor…

POGROMUN TAŞLARI NASIL DÖŞENDİ?

Tarih 27 Nisan 2024. Yer Kayseri. Çinliler gibi sarkık bıyık bırakmış bir adam ve arkadaşı, ellerinde kamera, Suriyelilerin yoğun olduğu bir mahalleye dalıyor. Hepsi Latin harfleri ile yazılmış dükkân tabelalarını göstererek ticarethaneleri fişliyor, sokakları, evleri, insanları hedef gösteriyor.

Sarkık bıyıklı toraman, Suriyelilerin bakkal dükkânı açmasını, otomobil kullanmasını, kadınların altın alışverişi yapmasını âdeta bir suçmuş gibi anlatıyor. Video boyunca 'Tehlikenin farkında mısın?, vatanın işgal ediliyor, sessiz istila." sloganları atılıyor…. Video, Ümit Özdağ’a selam çakılarak son buluyor.

Ardından Ümit Özdağ, videoyu sosyal medya hesabından paylaşıyor.  Suriyelilerin ev ev, dükkân dükkân fişlenip hedef gösterildiği video milyonlarca insana ulaşıyor….

Bu kayıttan tam iki ay sonra, başıbozuk çeteler o mahalleye saldırdı, evler yakıldı, insanlar darbedildi…. Türkiye, korkunç bir provokasyonun eşiğinden döndü.

Geçen yazıda CHP’nin resmi hesaplarından paylaşılan “sakın acımayın” mesajını anlatmıştım. Şimdi bu iki olayı üst üste koyun ve düşünün: Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden olayların arkasındaki siyasi odaklara özellikle dikkat çekiyor?…

YA BASILI MEDYA ÖLMÜYORSA?

Uzun süredir hepimiz aynı ezberi tekrar ediyoruz: “Klasik yayıncılık bitti, gazeteler dergiler ölüyor, her şey dijital olacak...”

Gerçekten de gazete ve dergilerin tirajları eskiye göre düşük, internet artık çok daha yoğun kullanılıyor. Ancak basılı yayınların tamamen ortadan kalkacağı yönündeki tahminler tutmayabilir.

Neden mi? Bakın size bir haber: Aydın Doğan, dergi grubu Doğan Burda’yı satmış. İyi bilinen bir yatırım fonu, dergi grubuna tam 10 milyon dolar para vermiş. Bu devirde mülkü, matbaası, günlük gazetesi vs. olmayan bir dergi grubuna böyle büyük bir para yatırılıyorsa bu işlerin hâlâ gideri var demektir.

Amazon’un patronu Jeff Bezos 2013 yılında 250 milyon dolara Washington Post’u satın alınca pek çok tartışma çıkmıştı. Bezos’un yanlış bir iş yaptığı, kısa süre sonra gazeteden çekileceği söyleniyordu. Hiç de tahmin edildiği gibi olmadı. Washington Post, -dijital stratejisinin de yardımı ile- ayakta kalmaya ve iyi işler çıkarmaya devam ediyor. Üstelik, Bezos, artık yönetime doğrudan dâhil olacağını duyurdu.

Evet, belki bir gün hayatımızda basılı gazeteler, dergiler olmayacak. Ama o gün, hiç de sanıldığı kadar yakınmış gibi durmuyor.