BM çöktü. Gerçeklikle bağını koparmış katil Netanyahu’nun, dünyanın ortak kürsüsünden teopolitik haritalar göstererek bağıra çağıra tehditler savurması, çöküşü tartışılmaz hâle getirdi.  

Dolayısıyla BM’de reform ihtiyacı, toplantı zamanlarında gündeme getirilip sonrasında unutulacak türden değil. Hatta reformun da fazlası, BM’nin yeniden inşa edilmesi, ayağa kaldırılması gerekiyor. İhtiyaç hiç olmadığı kadar acil. Çünkü ‘dünyanın İsrail sorunu’, birleşmeden çözülemeyecek kadar büyük.

BM’nin hayaleti

Üstelik BM, bu hâliyle varlığını sürdürerek katliamları, soykırımları bir anlamda meşrulaştırıyor. ‘Kurallara dayalı bir küresel sistem’ varmış gibi hissettirerek bizi yanıltıyor.

BM, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tasarlanmıştı. Güçsüzlerin, dünya düzenine etkileri yoktu. BM; güçlü devletleri birbirlerinden korumak, güçlüler arasında savaş çıkmasını önlemek üzere kuruldu. Güçsüzleri kollamak amacı ikinci plandaydı.

Savaşın galipleri, BM Güvenlik Konseyi’nin veto kartlı daimî üyesi oldular. Ve zaman içinde BM, ayrıcalıklı beş ülkenin özel kulübüne dönüştü.

Bugün BM’de 193 ülke var! Sayının artışına karşılık, yapı ve işleyiş değişmeyince, temsildeki adalet de ortadan kalktı.

Özetle; 1945’te kurulan sistem artık çalışmıyor. Hiçbir sorunu çözmüyor. Umut vermiyor.

Oysa dünyanın ortaklaşmaya, birlikte karar almaya, her zamankinden daha çok ihtiyacı var. İsrail’in bir yıldır sürdürdüğü soykırım karşısında dünya şaşkın, BM âciz.   

Reform ihtiyacı

“BM’de reform” denilince herkesin, Güvenlik Konseyi’ne bakması boşuna değil. Çünkü beş devletin elindeki veto yetkisi, BM’yi işlevsizleştiriyor. Reformun gerçek bir sonuç doğurması için Güvenlik Konseyi’nin yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Başka türlüsünün anlamı yok.

Reforma ilk itiraz, BM Güvenlik Konseyi daimî üyelerinden geliyor. Beş daimî üye, ellerindeki veto hakkından vazgeçmeye yanaşmıyor.  

ABD, mecbur kalacağı değişimin kendi kontrolünde olmasını istiyor. Güvenlik Konseyi’nin genişlemesini kabul etse de yeni üyelerin veto hakkının olmamasını savunuyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da kırmızı çizgiyi en baştan çizdi: “Bazı ülkeler BMGK reformunu suni bir şekilde hızlandırmaya çalışıyorlar. Rusya ve Çin, BMGK’da yapılacak olası reformların tehlikeli oyunlara dönüşmesine izin vermeyecektir.”

Fransa ve İngiltere bu konuda seslerini çıkarmıyorlar. Sebebi gayet açık: Veto haklarına yönelik, şimdilik ‘yakın bir tehdit’ görmüyorlar.

İnsanlık ittifakı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletlerdeki ilk konuşmasını 2005 yılında “Başbakan” olarak yapmış ve “Daha aktif ve dirayetli bir BM teşkilatı, insanlığın ortak yararınadır.” demişti.

Ondan dokuz yıl sonra, 2014’te, BM kürsüsünden “Dünya beşten büyüktür!” dedi. Bu motto, dünyanın diline ve ufkuna yerleşti.

Son Genel Kurul’da İsrail’in, “insanlığın ittifakı” ile durdurulması gerektiğini söyledi.

Dünyanın geldiği yer tam da orası. Şimdi ‘insanlık ittifakı’na ihtiyacımız var.

BM Genel Kurulu’nun yetkileri artırılabilir. Güvenlik Konseyi’nin karar mekanizmasını değiştirmek için farklı yöntemler denenebilir. Temsilde adaletin yolları bulunabilir.

Bir plan/program çerçevesinde ısrarla çalışabilir, taşları tek tek döşeyerek bir yol açabiliriz. İsrail’in çılgınlıkları karşısında insafa gelen Batılı halkları, gençleri, sivil toplulukları ve devamında yönetimleri harekete geçirebiliriz.

“BM’de reform! Şimdi değilse ne zaman?” diyerek dünyayı ayağa kaldırabiliriz.

Doğu’ya, Batı’ya, Kuzey’e, Güney’e bakmamıza gerek yok.

Türkiye bunu yapabilir. Zaten, Türkiye yapabilir.