Sıfırdan başladığımız hayat içerisinde en mükemmel nimetlerle bezenmiş bir yaşamın tam ortasında bulduk kendimizi. Karşılıksız olduğunu düşündük ilkin. Her bir nimetin imtihan olduğunu bilmeden.
Evet… her nimet bir insan için imtihandır. İnsan ne zaman kendisine verilen nimetlerin karşılıksız olmadığını anladı; işte o zaman heva be hevesiyle mücadelesinin başladığı milat olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’in bir çok yerinde bahsi geçen heva yasaklanırken Peygamber Efendimiz (sav) ve geçmiş bir çok peygamberin bu konuda uyarıları mevcuttur.
İnsanın zihin duygu ve dünyasını görünmez bir el adeta bir kara gölge gibi işgal eden heva arzusu ve isteği belki de insan figürünün dünya hayatında baş belası olmuş bir durumdur.
Yegane amacı insanı kötü fikriyata itmek olan bu hevese çok kez aldandık ve çok kez yenik düştük. Her yeni düşüşün ardından kalmamız ve yeniden aynı hatadan sınavı kaybetmemiz arzu ve isteklerimize söz geçiremeyip yenik düşmemizden.
Akıllanıyor muyuz? Hayır. O zaman neden bunca yakarış?.. Önce kendimizden başlamalıyız düzeltmeye. Kendini düzelten çevresini düzeltir. Çevresini düzelten dünyayı güzelleştirir. Tüme varmak gerek. Kilit noktasının insan önce kendisin olduğunu ve yolun başlangıç noktasının benliğinde saklı olduğunu kavramadı gerekmektedir.
Bahane çok. İstemediğimiz kadar şikayeti sıralayabilir. Günlerce sorunlardan bahsedebiliriz. Hatta sorunlara bir yenisi ekleme gibi bir huyumuzda insan olarak. Çözüm bulma yolunda çıktığımız ancak çözümden çok sorun çıkardığımız doğrudur.
Kayboluyoruz ve dünya dönerken sarhoş oluyoruz geçici güzelliğinde. Aldanmanın en büyüğünü yaşıyoruz bir yandan. Diğer yandan aldatıldığımızı düşünüp kendimize yanıyoruz. Öylesine çelişkiler içerisine katıyoruz ki kendimizi, sonu gelmiş bir yaşam ve sonu gelmez sıkıntılarda buluyoruz kendimizi.
Allah (cc) yükünü kaldırabileceği kadar kar vermişti dağa. Kapasiten neyse o sundur. Fazlasını yapmak kişinin kendi cüzzi iradesinin verdiği ve hareket ettiği merkezdir. Ancak sonrasında gelen başarısızlığın ve ahlaksız sonuçların nedenini de başkalarına yıkmak akılsızlık olur.
Müslüman aklını başına toplayan, her ana hazır ve nazır bir donumda olmalıdır. Müslüman, Heva ve hevesin peşinden koşup yok olan geçmiş kavimlerin akıbetlerinden ders çıkarandır.
Müslüman günümüzde dahi boyut, isim ve şekil değiştiren heva heveslerin kıskacından kurtulmanın yollarını arayandır. Müslüman her alan ve anda iyiyi düşünen, iyiliğe doğru hareket eden ve en nihayetinde başta kendisi sonra topumun refahını düşünen bilinçli bir bireydir.
Toplumların temelinde yatan bireyin ta kendisidir. Birey düzelirse toplumda düzelir. Toplumun birlikte hareket edebilmesi için bireyler arasında birlikteliğin olmasından doğar. Bu da Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetle kanıtlanmaktadır: Ey mü'minler! Hepiniz birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin.