Bütün insanları yoktan var edip yaratan, sayısız nimetleriyle yaşatan Allah Teâlâ, insanları en güzel bir şekilde yaratmıştır. Rab¬bimiz Allah (c.c.) bunu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle belirtiyor: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”(Tin, 95/4) İnsanın en güzel şekilde yaratılmasının anlamı şudur: Ona en iyi biçim ve diğer mahlûklardan daha iyi özellikler verilmiştir. Ay¬rıca insan düşünce, anlayış, ilim, akıl gibi yüksek kabiliyetlerle do¬natılmıştır.
İnsanın Olumlu Tarafları
İnsan, yeryüzünün halifesidir (Bkz. Bakara, 2/30; En’âm, 6/165).İnsan, çok büyük bir ilmî kapasiteye sahiptir. Çünkü Allah (c.c.), ona kendi ilminden öğretti.
Melek olsun, diğer varlıklar ol¬sun, ona öğretilen ilimde, yani eşyanın mâhiyetini bilmekte ona erişemezler. (Bkz. Bakara, 2/31-33) İnsan Allah’ı tanıma kabiliyetini fıtratında taşır. Bunun için küfür ve inkâr, insanın fıtrî tabiatından bir sapmadır. (Bkz. A’râf, 7/172; Rûm, 30/43) İnsanın özünde, hayvanda ve bitkide bulunmayan büyük bir güç vardır. İnsan, hem maddedir hem de mânâ; hem cisimdir, hem de ruh. (Bkz. Secde, 32/9). İnsan, yeryüzünün halifesi olduğu gibi, Allah’ın emanetini de taşır. Bu görevlerini yapıp yapmadığı konusunda sorumludur. O, yeryüzünü kendi çaba ve girişimiyle imar edeceğine dair söz vermiştir. (Bkz. Ahzab, 33/72) İnsan ahlâkî vicdana sahiptir. İyiliği ve kötülüğü seçme kabili¬yetine sahip, irâdeli bir canlıdır. Saâdeti ve şekaveti seçmede, serbest bırakılmıştır. (Bkz. Şems, 91/8-10; İnsan, 76/3) İnsan, özünde şeref yüceliğini taşır. Allah, onu diğer varlık¬lara nazaran daha üstün yaratmıştır.
Fakat kendi üstünlük ve şere¬fini sezmezse, aşağılığa ve esârete düşer. (Bkz. İsrâ, 17/7, 70; Tîn, 95/4-5) İnsan, kendisini yaratan Allah’ı hatırlama kabiliyetine de sa¬hiptir. Allah’ın yüce varlığını kavrar ve O’na varmak için tüm diğer arzulardan vazgeçebilir. (Bkz. İnşikak, 84/6; Ra’d, 13/28) Yeryüzündeki bütün nimetler insan için yaratılmıştır. Diğer yaratıklar onun hizmetine verilmiştir. (Bkz. Bakara, 2/29; Câsiye, 45/13) İnsan, Allah’a karşı sorumlu tutulmuştur. Yalnız Allah’a iba¬¬det eder. O’na kulluk edip emrine itaat eder. (Bkz. Zâriyât, 51/56) İnsana yaratılış gayesi öğretilmiştir. Allah’ı unutursa, ken¬di¬sini de unutmuş olacaktır. Allah’ı unutan insan yeryüzünde şaşırmış bir varlık haline gelir. (Bkz. Haşr, 59/19) İnsan, yalnız maddî meseleler için çabalayıp maddî yö¬nünü tatmin etmez. O, Allah’ın rızâsını hedeflerin en yücesi olarak seçer. Yalnız O’nun rızâsını kazanmak için çabalar. (Bkz. Fecr, 89/28; Tevbe, 9/72)
İnsanın Olumsuz Tarafları
İnsan, kendisini tanımazsa zâlim ve câhil kalır. (Bkz. Ahzâb, 33/72) Bazen Allah’ın nimetlerini görmezlikten gelerek nankörlük yapar. (Bkz. Hac, 22/66) İnsan bazen kendini yeterli zanneder ve Allah’a ihtiyaç duy¬¬madığı anlayışıyla tuğyan eder (azar, taşkınlık yapar). (Bkz. Alak, 96/6-7)İnsan, işlerinde çoğu zaman acelecidir. (Bkz. İsrâ, 17/11) İnsan, zorluklarla karşı karşıya gelince Allah’ı hatırlar. Zor¬luklar geçip gidince sanki hiçbir olay olmamış gibi Allah’ı unutur. (Bkz. Yunus, 10/12) İnsan, hırs ve ihtiraslarla donatılmış bir varlıktır. (Bkz. Me¬âric, 70/19) İnsan eğer kötülük görürse inler, sızlanır, bağırır ve yardım ister. Eğer kendisine nimet verilirse cimrileşir. (Bkz. Meâric, 70/20-21) İnsan zayıf yaratılmıştır; âcizdir. (Bkz. Nisâ, 4/28) Görüldüğü gibi, Kur’ân-ı Kerim’e göre insanın iki ayrı cephesi vardır. Hayır ve şer tarafı. Kur’ân-ı Kerim’de sayılan iyi, üstün özellik ve kabiliyetler insanın özünde potansiyel olarak mevcuttur. İnsan, bunları açığa çıkarmak ve kuvvetlendirmekle görevlidir. Ancak iman ve takvâ ile bu güzel vasıflar ortaya çıkar ve geli¬şir. Eğer iman olmazsa, bütün bu iyi kabiliyetler, nefs-i emmârenin hâkimiyetine geçer ve insan Kur’ân-ı Kerim’de beyan edilen kötü¬lüklere esir olur. Yani insan, gerçekten iman edince insanlaşır. İmansız insanın insanlığı noksan olup ihtiraslarla, sömürücükle, cimrilik ve kan dökücülükle insan, vahşi hayvanlardan daha da vahşileşir. Kendisine ve başkalarına zarar verir. İnsan, kendine ve insanlara zararlı olmaya değil; Faydalı olmaya çalışmalıdır. Bu da Allah ve Rasûlü’nün emirlerine uygun yaşayarak gerçekleşir.
İyi insan olmak, dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olmak; İslami anlayış ve yaşayış içersinde olmakla mümkündür!