Bütün insanları yoktan var edip yaratan, sayısız nimetleriyle yaşatan Allah Teâlâ, insanları en güzel bir şekilde yaratmıştır. Rabbimiz Allah (c.c.) bunu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle belirtiyor: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”(Tin, 95/4) İnsanın en güzel şekilde yaratılmasının anlamı şudur: Ona en iyi biçim ve diğer mahlûklardan daha iyi özellikler verilmiştir. Ayrıca insan düşünce, anlayış, ilim, akıl gibi yüksek kabiliyetlerle donatılmıştır. Öyle ise “insan” ne demektir? İnsan kelimesinin, kendisinden türediği kök olarak iki sözcükden bahsedilir; bunlardan biri üns kelimesidir. Üns. Ünsiyet, yakınlık demektir. Bu “yakınlık, yaklaşma duygusu” bir yandan hem cinsleriyle bir arada yaşama durumunda olan insanın başka insanlara karşı yakınlığını, bir yandan da Allah’a bütün varlıkların üstünde olan yakınlığını ifade eder. İnsan kelimesinin, bir de ‘nesy-unutmak’ fiilinden geldiği söylenir. (1) Bu durumda insan, unutkan demektir. Kur’ân-ı Kerim’de insandan (Âdem) söz edilirken, “And olsun, önceden Âdem’e ahid verdik de unuttu ve onu azim sahibi bulamadık.” buyrulur. (Tâhâ, 20/115) İnsan nedir? Nasıl bir varlıktır? Yeryüzüne nerden gelmiştir? İnsan nereye doğru gidiyor? İnsanın bu dünyada görev ve sorumlulukları var mıdır, varsa nelerdir? İnsanların şaşkınlık, tedirginlik içinden kurtulması ve mutlu olması için bu ve benzeri soruların cevaplarını bulması gerekir. İnsan nasıl bir varlıktır? Bu sorunun iki çeşit cevabı vardır:
a)Maddecilere Göre İnsan
Maddecilere göre: İnsan, hayvan türlerinden bir türdür. Aslı maymundan gelmiş, tekâmül ede ede insan denilen varlığın şeklini almıştır.” (2) İnsan etten, kemikten, kandan, sinirden, sistemlerden, bez ve hücrelerden oluşan bir kütledir. İnsan, başka yaratıklara karşı önemi ve üstünlüğü olmayan bir varlıktır. İnsan yeryüzünde çok ve çeşitli olan canlılardan biridir. Ancak şu kadar var ki, insan zamanla “tekâmül” etmiş ve bu şekli almıştır. Dar gibi maddecilerin görüşleri: Bunlara göre insan haşerelerle kardeş, maymunlarla eşittir. (3) İnsan kısaca “tekâmül etmiş bir hayvandır.” Çeşitli evreler geçirmiş, nihayet bu duruma gelmiştir. İşte, insanın kendisini düşük bir mahlûk gibi hayvan olarak görmesinden daha kötü ne olabilir? (4)
Mü’minlere Göre İnsan
İnsanların bir tesadüf eseri olarak dünyaya geldiğini sananlar ve yaratılış gayesinin meçhul olduğunu, bilinmediğini düşünenler veya yaradılış gayesine uygun bir hayat yaşamayanlar, sorumsuzca bir hayat sürdürürler. Tabiî ki, yaradılış gayesi açısından bakıldığında, insan meçhul bir varlık değildir; o mesul (sorumlu) bir varlıktır. (5) Çünkü insanlar dünyaya tesadüf eseri gelmiş değildir. İnsanlar, dünyaya bir amaç ve gaye için, Allah’a kulluk yapmak için gelmiştir. (Bkz. Zâriyât, 51/56) İnsanları yoktan var edip yaratan, sayısız nimetleriyle yaşatan Allah Teâlâ’dır. “Allah onu (Âdem’i) topraktan yarattı. Sonra ona ‘ol!’ dedi, o da (insan) oluverdi.” (Âl-i İmrân, 3/59) “O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.”(Secde, 32/7) “Allah sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı, sonra ondan da eşini (Havva’yı) yaratmıştır.”(Zümer, 39/6) “Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.” (Hucurât, 49/13) “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini (Havva’yı) vücuda getiren ve ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbnizin emrine uygun yaşayın.” (Nisâ, 4/1) Allah Teâlâ âyetlerde insanı nasıl yarattığını bildiriyor. İlk insan Âdem (a.s.)’ı topraktan yarattığını, ondan sonra da eşi Havva’yı yarattığını ve ikisinden de birçok erkek ve kadınlar türettiğini bildirmektedir. Materyalist, evrimci, Darci, “insanın ilk atası maymundur; evrimleşerek, değişerek bu hali almıştır” diyen ve bu görüşleri savunan kişi; Kur’ân-ı Kerim’in haber verdiği şekilde, insanların Âdem ve Havva’dan türeyip çoğaldığını kabul etmeyen insan, kâfirdir. “Müslümanım” diyorsa da mürted olmuş, kâfir olmuş olur. Müslüman kalmak ve böylece ölmek isteniyorsa, İslâm’ın kabul ettiğini kabul etmeli ve reddettiğini de reddetmelidir.