Tarihin en ahlaksız, alçak soykırımının gerçek sahibi ABD’nin, Kongre’de günümüzün Hitler’i Netanyahu’ya alkışlarla icazet vermesinin ardından Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, İran’da kaldığı konukevinde şehit edildi.

Heniyye’yi şehit eden füze nereden ve kim tarafından atılmış olursa olsun katil ABD’dir. Filistin’deki soykırımın gerçek sahibi de Afganistan’da, Ruanda’da, Irak’ta olduğu gibi yine ABD’dir.

Artık bu gerçek BM gibi uluslararası platformlarda açıkça dile getirilmeli ve ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırım suçlusu olarak yargılanması için resmî başvurular yapılmalıdır.

ABD’nin canı yanmazsa İsrail’in durdurulması imkânsız görünüyor.

Bu noktada Türkiye’ye düşen önemli görevler var.

Türkiye; Erdoğan iktidarında kendisine yönelik bütün suikast ve darbe girişimlerine rağmen hayatta ve ayakta kalmayı başardı, bir “oyun bozucu” olarak ABD ve hempası İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin çoğu operasyonunu akamete uğrattı.

Kuruluş amacının Yahudilerin üç bin yıllık “Vadedilmiş Topraklar” masalını hayata geçirmek olduğu artık gün gibi aşikâr olan ve Tanrı’yı kıyamete zorlayacaklarına inanan Evanjelist ABD, bunu yapabilmek için bir yandan bütün para ve silah gücünü soykırımcı zombiler diyarı hâline gelen İsrail’e aktarıyor, diğer yandan Balkanlardan Kafkasya’ya, Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Orta Doğu’ya kadar her yerde terör faaliyetleriyle yahut doğrudan saldırarak Vadedilmiş Topraklar ve Büyük İsrail hayali için alan açmaya çalışıyor.

Taliban’dan DEAŞ’a, Boko Haram’dan PKK-PYD’ye kadar bütün terör örgütlerinin hizmet ettiği amaç budur. Afganistan, Suriye, Irak, Libya kadar Ukrayna kaosunun hedefinde de aynı amaç vardır.

Şu an Filistin ve Gazze’de yaşananlar sadece orada yaşayan ve o toprakların gerçek sahibi olan insanların yok edilmesi değil, Sina’ya sürülerek terör bahanesiyle Mısır topraklarının en verimli kısımlarını ve Süveyş Kanalı’nın kontrolünü ele geçirmek içindir.

Hatırlayın; Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte Karadeniz’e girmek isteyen ABD, buna izin vermeyen Türkiye’ye karşı “Montrö Anlaşması’nı yeniden konuşmalıyız.” diyerek gerçek niyetini ortaya koymuştu. Türkiye nasıl “Montrö kırmızı çizgimizdir.” diyerek boğazların kontrolünü terk etmeyeceğini ilan ederken; Libya-Mavi Vatan operasyonu ile Süveyş Kanalı, Somali-Cibuti askerî anlaşmaları ile de Aden Körfez Geçişi üzerindeki oyunları bozdu?.. Şu an sadece Cebel-i Tarık Boğazı’nı İngiltere üzerinden kontrol eden soykırımcı emperyalist ABD, Türkiye’nin elindeki boğazlar ile Süveyş Kanalı ve Aden Körfezi’nin kontrolünü ele geçiremezse Vadedilmiş Topraklar hayali bir masal olarak kalmaya devam edecek.

Kimsenin şüphesi olmasın; Filistin’de Hamas sadece bir avuç toprak ve özgürlük için savaşmıyor.

“Ne işimiz var bizim oralarda?” diyen üç-beş yaygaracı nitelikli aptallar da emin olsunlar, Hamas direnişi onların da geleceğini savunmak içindir.

Yani demem o ki; Heniyye, Filistin’in değil bizim de şehidimizdir. Orada yakılan, öldürülen, türlü alçakça ve ahlaksızca işkenceler altında ölen insanlar sadece din için değil, insanlık için canlarını feda ediyor.

Çünkü bu mesele dinî inanç meselesi olmaktan çıkmış, topyekûn insan varlığını tehdit eden, hedefe koyan bir yok etme planı hâline gelmiştir.

İnsanlıktan bir nebze nasip almış olanlar Batı’da da Doğu’da da bunu görüyor ve ABD-İsrail soykırımına karşı çıkıyor. Bu gören gözlerin umutla baktığı tek ülke Türkiye, tek lider Erdoğan. Ve Türkiye ile ortak hareket etmeyen hiçbir ülkenin onurlu bir şekilde ayakta kalabilmesi mümkün değil.

Şayet nüfusu Müslüman olan ülkeler Türkiye ile birlikte harekete geçmez, içeride biz Erdoğan’ın arkasında durmazsak insanlığı hayal bile edemeyeceğiniz bir felaket bekliyor demektir.

Bu kadar açık ve net!

Bedeni bugün toprağa sırlanacak ama ruhu öldürülemez bir fikir olarak soykırımcı zombilere korku salacak olan İsmail Heniyye şehidimize rahmet ola!

Üzgünüm Leylâ!