Gazze'de ve 30 yıldan fazla süreden beri dünyanın kriz bölgelerinde gönüllü olarak çalışan Amerikalı Doktor Mark Perlmutter ile CBC News bir röportaj yaptı.

“Gazze’de şahit olduğum tablo, bugüne kadar gördüğüm tüm felaketlerin hepsinin toplamından daha kötü. Meslek hayatım boyunca bu kadar çok ‘yakılmış çocuk’ görmedim. 40 görev gezisi, 30 yıl, 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi, depremler… Tüm bunların toplamı bile Gazze’deki ilk haftamda sivillere yapılan katliamın seviyesine eşit değil.” diyordu.

“Bu sivillerin neredeyse tamamı çocuk. Bunu daha önce hiç görmemiştim. Hem de hiç! Hayatım boyunca gördüklerimin toplamından daha fazla sayıda yakılmış çocuk gördüm. Daha ilk hafta içinde çok sayıda parçalanmış çocuk gördüm. Kayıp vücut parçaları, binalar tarafından ezilen en büyük çoğunluk; ya da bomba patlamaları, bir sonraki en büyük çoğunluk… Sekiz yaşındaki çocuklardan, başparmağım büyüklüğünde şarapnel parçalarını çıkardık. Bir de keskin nişancı mermileri var, iki kez vurulan çocuklar var.”

Röportajı yapan gazeteci şok içinde tekrar soruyor:

“Nasıl, keskin nişancı tarafından vurulan çocuk mu dediniz?..”

“Evet.” diyor. “Kesinlikle fotoğraflarını çektiğim iki çocuk var ki stetoskobumu kalplerinin üzerine doğru düzgün yerleştiremeyeceğim kadar net bir şekilde göğsünden ve başının yan tarafından vurulmuşlar. Hiçbir çocuk dünyanın en iyi keskin nişancısı tarafından iki kez yanlışlıkla vurulamaz. Hem de tam da orta yerlerinden vurulmuşlar.”

Doktor Mark’ın, bu senenin mayıs ayında gördüğü bu yürek parçalayıcı, insanı insanlıktan çıkaran vahşet tablosu; 7 Ekim’den beri hiç değişmedi ve bu şiddet her gün İsrail tarafından katbekat artırılarak devam ediyor.

Ne Birleşmiş Milletler (BM) ne Biden yönetimi ne sokaklara dökülen dünya kamuoyu, yüzlerce, binlerce protesto yürüyüşleri; Gazze’deki hastanelere getirilen binlerce çocuğun ölümüne, ampute edilmesine engel olamadı.

Gazze'de görev yapan bu doktorlar yaşadıklarını anlatırken bir hekim olarak anestezi olmaksızın yaptıkları ameliyatları asla unutamayacaklarını ifade ediyor. On binlerce yaralıya yetebilecek tıbbi malzemenin, “yetersizliği” nedeniyle tıbbi müdahaleler ya yapılamadı ya da yaşanan gecikme, çoğu zaman kurtarılabilecek olan uzuvların ampute edilmesine neden oldu.

Gazze Şeridi’nin Han Yunus’taki Avrupa Hastanesi’nin doktorları, kesmek zorunda kaldıkları uzuvların, yüzlerce çocuğun kolları bacakları olmayışının sadece bu yetersizlikten kaynaklandığını ifade ediyor. Gazze'deki hastanelerden birinde bir süre çalıştıktan sonra geriye dönen, Kanada'nın Ontario şehrinden bir cerrah, ‘kalbinin ve ruhunun’ hâlen Gazze'deki çocuklarla birlikte olduğunu söylemişti.

Şarku’l Avsat’ın Save the Children adlı insani yardım kuruluşu, her gün 10'dan fazla çocuğun bir ya da her iki bacağını birden kaybettiğini açıkladı. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de binden fazla çocuk bir ya da her iki bacağını birden kaybetti.

Save the Children Filistin Direktörü Jason Lee, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine atıfta bulunarak; çocukların çektiği acıların hayal dahi edilemez olduğunu hatta bunun da ötesine geçtiğini ifade etmişti.

“Sınır Tanımayan Doktorlar”dan (MSF) Cerrah Aldo Rodriguez, hayatında ilk kez bir yaşındaki bir çocuğun bacağını uyluğuna kadar kesmek zorunda kaldığını anlattı. Dr. Rodriguez, “böyle bir hastanın, bir iki yaşlarındaki bir çocuğun bacağının ya da kolunun kesilmesini asla anlayamayacağını” söylüyordu.

Kimsenin umudu kalmadı; artık hiç kimse İsrail’in, savaşı bölgeye yayma adımlarını hızlıca attığı bu dönemde bu vahşeti durduracağına inanmıyor. Peki, Kamala Harris başkan olursa durum değişir mi?

Şimdi gözler; ABD'de kasım ayında gerçekleşecek seçimlerde Trump’ın elindeki en büyük kozu olan “Biden’ın bunamışlığını” elinden alan “çekilme hamlesi” ile olası aday konumundaki Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e çevrildi.

Harris; bugüne kadarki açıklamalarında daha çok öne çıkan “ateşkes çağrısı” ile Gazze konusunda Biden'ın, çizgisine yakın olduğu İsrail'i eleştirirken daha cesur olduğu ve Filistin’in yanında olduğu izlenimini, mart ayında Alabama'da yaptığı Gazze'ye ilişkin konuşmada hissettirmiş ve alkışlanmıştı.

Hindistan asıllı bir anneden, siyah bir babadan dünyaya gelen, 2010 yılında girdiği yarışta Kaliforniya Başsavcısı olarak iki kez seçilmiş, 2016’da Kongre’ye giren Güney Asya kökenli ilk siyah senatör. “Seçilme şansı var mı?” sorusuna karşın “Henüz Trump’ın kesin kaybedeceğini söylemek mümkün değil.” şeklinde cevap verilebilir. Ancak siyahların, kadınların, gençlerin büyük bir desteğini alacağı konusunda şüphe olmayan Kamala’nın seçilmesi durumunda birkaç ay önce yaptığı konuşmada, “Trump’ın öngörülemez oluşu ve Amerika’nın Orta Doğu’daki savaşlar konusunda benimsemeyi öngördüğü izolasyon yöntemi yani bu savaşlarla Amerika arasında bağın koparılması gerektiği ancak bu tezin istisnası olarak İsrail’in yanında durma sözünün, Trump’ın seçilmesi hâlinde daha kötü bir tabloyu önümüze getireceği kesin. Bu nedenle geçen aylarda yaptığı konuşmada, “Gazze'de insanlar açlıktan ölüyor. Koşullar insanlık dışı. Ve insanlığımız bizi harekete geçmeye zorluyor. Gazze'deki acıların boyutu göz önüne alındığında derhâl ateşkes sağlanmalı." demişti. Ateşkesin “altı hafta boyunca" olacağını söylemişti. Kamala Harris’in seçilmesinin, bu şartlarda kötünün iyisi olacağını düşünüyorum.

Harris; yukarıda adı geçen, her birine minnettar olduğumuz Yeryüzü Doktorlarının Gazze de yaşadıklarına kulak verir mi ve bu doktorların vicdanından nasiplenir mi?..

İnşallah demekten başka çare kalmadı.