Şu meşhur yedi ölümcül günahtan biri, açgözlülük. Adı üzerinde ölümcül. Yani bu günahı işlersen sonu pek de hayırlı olmuyor.

Bizim turizm sektörünün hikâyesi de biraz buna benziyor.

Yıllardır standartları düşük, en temel donanımları sorunlu, hizmet kalitesi yerlerde sürünen oteller için akıl almaz oda fiyatları biçtiler. Yabancıyı pamuklara sarıp yerliyi söğüşleyebildikleri kadar söğüşlediler.

Lokantalarımız lezzetten, kaliteden, sıhhatten nasibini almamış üçüncü sınıf yemekler için astronomik hesaplar çıkarttılar. Eğlence yerlerimiz keriz ayıklamanın kitabını yazdılar.

Şimdi vatandaş fırsatını bulup Yunanistan’a kaçınca ağlamaya başladılar!

E be kardeşim, ağlamaya ağlıyorsun da dönüp hiç kendi yaptıklarına bir bakıyor musun; nerede hata yaptım, ne günah işledim diye soruyor musun? “Ekmek paramız” yaygarası ile vatandaşı suçlamak kolay, devleti suçlamak kolay, gazeteciyi suçlamak kolay… Asıl sen ne yaptın kendi ekmek paran için, kendi geçim kapın için, kendi sektörün için bir onu söyle bakalım.

Vatandaş, iki lahmacun bir ayrana 1.000 TL vermemek için kliması bozuk, tuvaleti pis, çarşafı eprimiş odaların gecesine 8 bin, 10 bin bayılmamak için kalkıp Yunanistan’a gidiyor; utanmasanız vatan haini ilan edeceksiniz!

Gazeteci, eksiklerinizi hatalarınızı yazıyor, iyi niyetle yol gösteriyor, “Aman sus, konuşma!” diye neredeyse üzerinde tepineceksiniz. Devlet, bugüne kadar teşviklerin en alasını, desteklerin en büyüğünü turizm sektörüne yapmış, önünüze kırmızı halılar sermiş, “Yetmez, kapıları kapa, çıkış harcını 3 bin lira yap, kimseyi dışarı salma ki söğüşlemeye devam edelim!” diyorsunuz.

İnsan gerçekten merak ediyor; bugün ağlayan Bodrum esnafı, Çeşme esnafı şimdiye kadar beldelerinin turizm işini geliştirmek için ne yapmışlar acaba? Meslek odaları hangi standartları koymuş? Vatandaşı kazıklayan esnafa, iş adamına bugüne kadar hangi cezayı vermişler? Kötü olanı aralarından dışlamışlar mı yoksa hepsi birlikte o kötü olana mı uymuşlar?

Yunan turizm beldelerine gittiğinizde en sıradan köylerde bile bir standart göze çarpar. O basit masa örtüleri, elle yazılmış olsa da doğru düzgün ve dürüstçe hazırlanmış menüler, mavi sandalyeler, tertemiz yerler ve tuvaletler, beyaz badanalı duvarlar…

Bunları Yunan devleti mi yapıyor sanıyorsunuz? Ya da işletmecilerin hepsine aynı ilham geliyor, tek tek kafalarına göre mi aynı standarda uyuyor zannediyorsunuz?

Doğrusu, her beldede turizm işinin meslek standartlarını belirleyen meslek birlikleri, odalar var. Tıpkı bizdeki gibi. Ama bizdekilerden farkı, onların işlerini doğru düzgün yapıyor olması. Siz hâlâ meslek odalarınızda kaldıracağınız rantın, yakalayacağınız siyasi menfaatlerin peşinden koşun… Beldelerinizi betona boğanlara ses etmeyin; hatta o yağmadan pay almaya bakın… En basit su şebekesini, kanalizasyon sistemini yapamayan, caddeyi sokağı temizleyemeyen belediyelerinizden hesap sormayın… Turisti kazıklayan meslektaşlarınıza plaket verip kazıkçılığı, vurgunculuğu meslek standardı hâline getirin… Çalışanınıza üç kuruş yatırım yapmak yerine okuma yazması olmayan, kaba saba adamları, geçici işçileri istihdam edin… Boş zamanlarınızda da mafyacılık oynayın… İşte sonunda gelip böylesi bir duvara toslarsınız; beğenmediğiniz Yunan milyarlarca dolar paranızı hüpletir, siz de seyredersiniz.

Dost acı söyler, bu kafa ile gitmeye ısrarlı iseniz eğer bunlar daha iyi günleriniz. Dünya eski dünya değil, halk iyiyi kötüyü ayırt edebiliyor. Kurbanlık koyun gibi boynunu uzatmıyor. Şapkanızı önünüze koyun, yaptığınız ölümcül hataları enine boyuna bir düşünün.