Paşinyan’a verdiği dersten söz etmiyorum. O, çağımızın en ibret verici öykülerinden biri olarak tarih kitaplarında yerini aldı. Benim “dersten” kastım, Azerbaycan Millî Meclisi’nin yasama yılı açılışında yaptığı konuşmadan bizim çıkarmamız gerekenler...
Konuşmasının daha en başında şöyle diyor İlham Aliyev:
“İlk vazifemiz, askerî gücümüzün artırılmasıdır. Askerî gücümüz olmazsa hiçbir alanda -ne iktisadi ne siyasi sahada- başarı kazanamayız. Çünkü bugün dünyada sadece siyasetle meşgul olanlar değil, tüm insanlar görüyor ki uluslararası hukuk düzeni tamamen sarsılmıştır.”
Belki başkaları da benzer şeyler söylüyor ama Aliyev’in sözlerinin özel bir önemi var. Çünkü o, dünyada görülmüş en hain işgallerden birine maruz kalmış, en çok acı çekmiş uluslardan birinin lideri. Ama bundan daha önemlisi, siyasi ve askerî dehası ile o işgale son verip adaleti tesis eden bir komutan.
Ülkesinin üçte biri alçakça gasbedilen, yurttaşları soykırıma uğrayan, halkının neredeyse %10’u kaçkın durumuna düşen Aliyev, işgalin ne demek olduğunu biliyor.
Haksızlığın, hukuksuzluğun ne demek olduğunu biliyor.
Uluslararası hukuk mekanizmasının güce göre çalıştığını biliyor.
Hepsinden mühimmi, devletlerin bağımsızlığı ve milletlerin onuru için askerî açıdan güçlü olmaları gerektiğini biliyor.
Bugün tüm dünya, İsrail’in Lübnan’ı da işgalinden söz ediyor ama uluslararası toplum İsrail’e ‘dur’ demiyor. Ukrayna-Rusya Savaşı âdeta davul çala çala geldi, kimse engel olmadı. Suriye’nin kuzeyinde namlularını Türkiye’ye doğrultmuş bir terör devleti kurulmak isteniyor. Ermenistan, Karabağ yenilgisinden ders çıkaracağına tepeden tırnağa silahlanmaya devam ediyor. Yunanistan da aynı şekilde sürekli silah alıyor, sürekli Türkiye’nin haklarını ihlal ediyor…
İşte Başkan Aliyev’in sözlerini bu koşullar altında değerlendirmek gerekiyor. Bizler, Türkiye’de uzun yıllardır işgal nedir bilmedik, görmedik. Düşmanın zulmüne maruz kalmadık. Bunun için dünyayı hâlâ tozpembe görenlerimiz var. Türkiye’nin savunma sanayisi hamlelerini küçümseyenlere, askerî varlığımızı “israf” gibi gösteremeye çalışanlara hem işgali hem de zaferi görmüş bir liderin, Aliyev’in sözlerini hatırlatmak gerekiyor: “Askerî gücünüz yoksa hiçbir sahada başarı kazanamazsınız.”
SUÇ MAKİNESİNİN PSİKOLOJİSİ
Polisimizi şehit eden insan müsveddesinin yaşı ve suç kaydı dikkat çekici. “19 yaşında biri nasıl olur da böyle bir suç makinesine dönüşür?” diye sormadan edemiyorsunuz.
Psikiyatrist görüşü aldım. Bunlar ağır derecede anti-sosyal kişilik bozukluğu olan, psikopat ve sosyopat tipler. Sebebi de büyük olasılıkla bedenlerinin kimyası ile veya beyinlerinin fizyonomisi ile ilgili bir şey.
Dikkat edin, “hasta” demiyorum, “kişilik bozukluğu” diyorum. Yani iyileştirilebilir bir hâlden söz etmiyorum. Ceza ile, ödül ile, sevgi ile veya başka bir yöntemle düzeltilmeleri mümkün değil. Cezaevine atsanız bile düzelmiyor, daha beter oluyorlar.
Doktorlar, bunların serbest kaldıklarında ilk fırsatta suça karıştıklarını, ailelerine karşı da suç işlediklerini, uyuşturucu ilaç almak için, doktorları tehdit ettiklerini söylüyor.
Yani kendi aileleri dâhil toplumun her kesimine zararlı olan tiplerden söz ediyoruz. Daha kötüsü, bunlar çeteler ve terör örgütleri için bulunmaz nimet. Çünkü gözü kapalı adam öldürebiliyor.
Ceza ile ıslah edilmesi mümkün olmayan bu tipler için kriminal psikiyatri uzmanlarının desteği ile başka çözümler geliştirmek gerekiyor.