“Mutluluk devri” anlamına gelen “asr-ı saadet” terimi, Hz. Muhammed (s.a.s.)’’in Peygamberliğinden vefatına kadar geçen süreyi ifade eder. Asr-ı saadetin temel özelliği âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a. s.)’’in hayatını kapsayan, onun örnek yaşantısını adım adım izleyebilmiş, bizzat onun mektebinde yatışmış ve vahyin ilk muhatapları olmuş sahabe neslini bünyesinde barındıran bir zaman dilimi olmasıdır. Kur’’an-ı kerim bu nesilden övgü ile söz ederek onlara şerefli bir mevki vermiştir.
Asr-ı saadet neslinin çekirdeğini teşkil eden Muhacirler ve Ensar hakında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “İyilik yarışında önceliği kazanan muhacirler ve ensar ile onalara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da Allah’’tan hoşnutturlar. Allah onlrara, içinde temelli ve ebedi kalcakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Tövbe, 9/100) Hz. Peygamber de; insanların en üstününün kimler olduğu yönündeki bir soruya, “Benim asrımdır (benim dönemimde yaşayanlardır) “ (Bkz. Muslim, Fedailü’’s-Sahabe 52) cevabını vererek bu asırda yaşayanların değerine işaret etmiştir.
Asr-ı saadet neslinden söz eden ayet ve hadisler ile o dönemin olaylarını ve yaşayış biçimini anlatan siyer kitapları incelendiğinde, asr-ı saadet insanı ve neslinin nitelikleri hakkında şu tespitler yapılabilmektedir. Asr-ı saadet nesli güçlü bir imana sahiptir. Salih (Allah’’ın hoşnutluğuna layık yararlı) Olma özelliği hâkimdir.
İslâm’’ın tebliğinde karşılılaştıkları her türlü güçlüğe göğüs germeye hazır, sabır timsali kişilerdir. Yapılan her işte Allah’’ın rızasını ölçü alırlar. Allah’’ın yardım ve desteğine güvenirler “Rabbimiz Allah’’tır” dedikleri için yurtlarından, yuvalarından kovulmuş, mallarını kaybetmişlerdir. Ziyana, hakarete ve işkenceye uğratılmış olup her güçlüğe göğüs germişlerdir. Ümmet arasında insanlar için çıkarılmış hayırlı nesillerdir (Al-i İmran, 3/110).
Asr-ı saadet nesli birbirlerini severler, ihtiyaç sahiplerine yardım ederler İhtiyaçlı bile olsalar muhtaç din kardeşlerini kendilerine tercih ederler, bundan dolayı içlerinde bir üzüntü duymazlar Allah’’a halis kulluk etmede ve takvada (kaliteli olmada) da öndedirler. Asr-ı saadet insanı en üst düzeyde birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma bilincine sahiptir.
Hz. Peygamber’’e “atını denize bile sürsen peşinden geliriz” diyecek kadar itaatli ve sadakatlidir. Canı ile malı ile cihada hazırdır. İyi bir komşudur, komşusu açken kendi yatağında rahat uyuyamaz. İş hayıtında dürüsttür, hile yapmaz, zülüm etmez. Zulme rıza göstermez. Hak yemez ve yedirmez. Büyüklerine hürmetli. Küçüklerine şefkatlidir. Teşebbüs, azim, sebat sahibi. Yalan söylemez, gıybet ve dedikodu yapmaz. Kusur araştırmaz kardeşinin ayıbını teşhir etmez, aksine örter.
Asr-ı saadet insanı ince zevkli, nazik ve zariftir. Giyim kuşamda ev eşyasında lüks ve israftan kaçınır, sadeliği tercih eder. Bunla beraber estetik ve sanat yönü kuvvetli olup kendinse yakışanı bilir. İnsanların gözlerini rahatsız edici görüntülerden kaçınır. Sürekli bir öğrenme gayretine sahiptir. Ya öğretici, ya öğrenci, ya da dinleyici olmak ister. Asr-ı saadet kıyamete kadar her asırda gelecek Müslümanların tanımaya ve öğrenmeye muhtaç oldukları ve bu uğurda çaba göstermeleri gerekli bir kutlu zaman dilimidir. Yüce Allah: “Onlardan sonra gelenler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla, kalbimizde müminlere karşı kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz sen şefaatlisin, merhametlisin derler.” (Haşr, 59/10) ayetiyle de kıyamete kadar gelecek Müslümanların asr-ı saadet neslini hayırla yâd etmelerini istemektedir. Asr-ı saadette, cemiyetin her köşesinde huzur, güven, emniyet, asayiş, nizam, intizam ve istikrar, vardı. Bu dönem, daha sonraki Müslüman nesillere örnek teşkil eden mutluluk ve saâdet dönemiydi. (Şamil İslam Ansiklopedisi, Asr-ı Saadet Mad.)
Tabii ki dünya ve ahirette mutlu, huzurlu olmak isteyenler, asr-ı saadet dönemini örnek almalı ki, arzu edilen mutluluğa ulaşılsın. Onlar İslâm tebliği için her türlü zorluk ve güçlükle karşılaştılar ve sabrettiler. Hz peygamber’’i örnek aldıkları için, İslami anlayış ve yaşayış içersinde olduklarından dolayı mutlu, huzurlu idiler.
Hz Ömer: “Biz, Hz. Muhammed (s.a.s) ‘’in yaptığını gördüklerimizi yaparız (O’’na uyarız)” dedi. (Tirmizi, Menakıb 90) Sahibiler, Hz peygamber’’in sünnetini, yaşantısını kendilerine örnek almışlar ve Allah’’ın sevdiği, razı olduğu ve cennetle müjdelenen kişilerden olmuşlardır. (Bkz. (Tevbe, 9/100). Hz. Peygamber (s.a.s.)’’de şöyle buyurmuş: “Her kim bana itaat ederse, cennete girecektir.”( Buhari, İ’’tisam 2) Ashab-ı kiram Hz Peygamber’’in her emrine itaat ederdi. “Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Asıl hayat, dünya hayatı değil) âhiret hayatı; işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64) Sahabiler gerçek mutluluğun dünyada değil; ahirette, Cennette olduğunu bildikleri için dünyaya değil, ahirete çok önem verdiler.