Sevgili peygamberimizin hayatı, gerçekten de insanlara merhemet ve hoşgörü içerisinde geçmiştir. O, daha vahyi iletmesinin başlangıcında sert tepkilerle karşılaşmış, alaya alınmış ancak bütün bunlara rağmen kin duygusu beslememiştir. Çünkü, Ayet şöyle diyordu: "Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır" (Nahl,16/126) öğüdünün "sabretme" cihetiyle amel etmiştir.
Affetmek, kişinin elinde intikam alma imkanı varken ve sorumlu tutup hesaba çekme imkanı varken, bu yola başvurmayıp, hata yapanı bağışlaması demektir. Peygamber Efendimizin güzel ahlâkından birisi de affedici ve bağışlayıcı olmasıdır. Hz. Peygamber, çok affediciydi. Kötülüğe karşı, kötülükle karşılık vermez, bilakis affederdi (Buhari, Edeb 39, 44) İslâm’ı tebliğ etmek için gittiği Taif’te taşlanmış, işkence görmüş ve alaya alınmıştı. Buna rağmen O, kendisini taşlatan Taif liderlerini affetmişti. Onların neslinden Allah’a ibadet edecek insanların çıkacağını ümit ettiğini söyleyerek helâklerine taraftar olmamıştır. (Buhari, Bedü’l-Halk 7) Bunun gibi örnekler çoktur. Hz. Peygamber, Kur’an-ı Kerim’in bağışlamaya dair açıkladığı emir, tavsiye ve teşviklerini (Bakara, 2/263) en iyi şekilde tatbik etmiştir.
Peygamberimizin önemli özelliği de onun “affedici ve hoşgörülü” olmasıdır. Hoşgörülü Hz. Peygamber’in en belirgin özelliklerinden biridir. Peygamberimiz (a.s.), insanların kusurlarını affetmede ve ayıplarını gizlemede en ön sıradadır. O, şahsı için asla kimsenin gönlünü kırmaz, kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Ancak yapılan hata, Allah’ın bir emir veya yasağının ihlali ise, o zaman mutlaka uyarır, ancak kırıcı olmazdı. Hata eden şahıs bir topluluk içinde bulunuyorsa yanlışlığı isim vermeden düzeltirdi.
Rasûlullâh (s.a.s.), bir sevgi ve merhamet pınarıdır. Öyle ki amcası Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşî’yi; ciğerini ağzına alıp çiğneyen Hind’i bile bağışlamıştır (Buhârî, Megâzî, 21) O’ Tâif’te ağır hakarete uğrayıp taşlanarak yaralandıktan sonra, “Rabbim, halkımı bağışla, onlar ne yaptıklarının bilmiyorlar.” (Buhârî, İstitâbe 4) diye kendisine acımayan düşmanlarının bağışlanması için dua etmiştir. İstemesi halinde, o insanların üzerlerine dağları yıkabileceğini söyleyen Cebrail’e de, “Hayır ben bunu istemiyorum, onların soyundan yalnız Allâh’a kulluk eden, ona ortak koşmayan bir nesil çıkarmasını istiyorum” (Buhârî, Bed‘u’l-Halk 7.) demiştir.
Peygamber Efendimiz Mekke’yi fethettiğinde endişeyle kendisini dinleyen topluluğa:
- Ey Kureyş topluluğu! Şimdi hakkınızda benim ne yapacağımı tahmin edersiniz?
- Sen iyi bir kardeşsin! Ancak bize iyilik yapacağını umuyoruz.
- Bunun üzerine Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah (s.a.s.) şöyle konuştu: "Yusuf Peygamberin kardeşlerine dediği gibi ben de sizlere diyorum: “Bugün sizin için bir kınama yoktur!” (Yusuf, 12/92) Gidiniz, sizler serbestsiniz." (Tecrid-i Sarih Terc., c. 10, s. 212-213)
Rasûlullah (s.a.s.), İslâm’ın ilk yıllarında kendisine ve Müslümanlara karşı her türlü kötü muameleyi yapanların affedildiğini bildirdi. Onun bu hoşgörüsü ve affediciliği, şefkat ve merhameti karşısında Mekkelilerin çoğu Müslüman oldu. Hz. Peygamber’in hoşgörü ve afediciliği, iyi geçim konusundaki hayat prensibini ortaya koymaktadır. Onun son derece hoşgörülü, yumuşak huylu ve toleranslı davranışıdır ki, etrafında bir sevgi seli meydana getirilebilmesine vesile olmuştur. Bizler de hoşgörülü ve affedici olmalıyız ve her konuda Peygamberimizi örnek almalıyız. Ne mutlu dünya ve ahiret saadeti için Hz. Peygamberi örnek alanlara!