İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaş ihtimali her geçen gün artarken, iki aktör arasındaki çatışmaların ölçek büyüterek bölgesel bir savaşa dönüşmesi de mümkün olabilir mi?

Hepimizi ilgilendiren bu can alıcı soruya maalesef direk ‘hayır’ yanıtı verebilmek, mevcut saha gerçekliği üzerinden çok kolay görünmüyor.

Tarafların eskalasyon merdiveninde hızla tırmanışa gittiği bir dönemde, özellikle Netanyahu yönetimindeki İsrail’in rasyonalitesini büyük ölçekte kaybettiği bir denklemin içerisinde tüm ihtimalleri değerlendirmek gerekiyor.

7 Ekim’den bugüne Hizbullah ile İsrail arasında devam eden kontrollü çatışma İsrail’i zorlasa da Gazze’de işgal devam ederken Hizbullah’ın saldırıları mevcut angajman kuralları ile tolere edilebiliyordu ancak son bir iki aydır gelinen nokta ve Hizbullah’ın saldırılarını artırması İsrail’i harekete geçmeye zorluyor. İsrail’in havadan ve karadan büyük bir saldırı yapma ihtimali ve Litani Nehri’ne kadar olan bölgenin karadan işgal girişimi söz konusu olabilir. Böyle bir duruma karşı Hizbullah’ın çok hazırlıklı olduğunu bilmekte de fayda var. Ayrıca asimetrik bir güç öğesi olarak Hizbullah elindeki füze ve İHA kapasitesi ile birlikte İsrail kentlerini yoğun ateş altına alabilecek altyapı ve imkânlara sahip. Bu durum da İsrail’in hava savunma sistemlerinin yetersiz kalacağı ve ABD’nin devreye gireceği bir senaryoyu önümüze çıkartıyor. İsrail Ordusunun yetersiz kaldığı böyle bir denklemde ABD’nin doğrudan savaşa dâhil olması ve Lübnan’da Hizbullah’ı bombalamaya başlaması İran ve diğer vekil unsurlarının ABD’ye yanıt vermesini beraberinde getirecektir.  

Her şeyden önce İran’ın bölgedeki yayılmacı jeopolitik ihtiraslarının bel kemiğini Hizbullah’ın oluşturduğunu bilmek gerekiyor. Hem müstakil hem de bir vekil unsur olarak Hizbullah sadece Lübnan’da değil Suriye sahasında da İran ve “direniş ekseni” açısından ana unsur konumunda. Dolayısıyla vazgeçilebilecek konumda değil. Hâlihazırda İran’ın doğrudan İsrail’i hedef alarak birçok eşiği geçtiğinin ve gerektiği takdirde ABD’nin ırak ve Suriye’deki üslerinin de vurulacağının gösterilmiş olması önemli bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.

Dolayısıyla ABD’nin, İsrail’in yanında savaşa dâhil olduğu bir senaryoda en azından vekil unsurların yoğun şekilde bölgedeki ABD üslerini hedef alacağını ve bunun da büyük bir bölgesel çatışmaya dönme ihtimali çok güçlü bir olasılık olarak görünüyor. Hâlihazırda Yemen’de Husilerin, İsrail limanlarına mal taşıyan gemileri Kızıl Deniz’de hedef almaya devam ederken zaman zaman ABD donanmasına ait gemileri de bezer şekilde vurmaya çalıştığını görüyoruz. Yine Irak ve Suriye’de direniş ekseninin diğer unsurları da İsrail’e daha ziyade sembolik olmak üzere saldırlar gerçekleştirmeye devam ediyor. Ancak olası bir Hizbullah-İsrail topyekûn çatışma durumunda bu unsurların daha sahici bir şekilde çatışmalara dâhil olacağını da öngörebiliriz.

ABD’nin bir an önce Netanyahu’yu dizginlemek için harekete geçmesi, bunun için de öncelikle Gazze’deki soykırımın durdurulması gerekliliği ortada. Aksi hâlde İsrail’in bu saldırgan tavrı tüm bölgeyi ateşe atacak.