Özgür Özel, İzmir Dikili’de festival açılışında konuşmuş. Söylediklerini pek önemsemiyorum, genelde bir dediği diğerini tutmuyor. Ancak tarihsel açıdan sembolleri ve gelenekleri önemli buluyorum. Dikili’ye de buradan bakmak lazım.

Bu yıl düzenlenen, Dikili Festival’inin 38’incisi imiş. Tam adı 38. Dikili Kültür, Demokrasi ve Emek Festivali.

Bu festivali iyi bilirim. Ben de ilk gençlik yıllarımda defalarca katıldım. Kiminde izleyici, dinleyici oldum; kiminde kitap, öteberi sattım, kiminde de örgüt stantlarında propaganda yaptım.

Festivalin önemi, 12 Eylül’ün etkilerinin devam ettiği bir dönemde, solcu aydınların ve sanatçıların bir araya geldiği ve merkezinde siyasetin yer aldığı bir halk etkinliği olmasıydı. 12 Eylül karanlığında solun nefes aldığı az sayıdaki organizasyondan biriydi. Gerçi geçen yıllarda fazla nefes, fazla oksijen, solu toptan bir festivale dönüştürdü ama o zaman için Dikili gerçekten önemli idi.

1989 veya 90 yazı olmalı, Ege Üniversitesi’nden bir arkadaşımla beraber Dikili Festivali’nde bakır tabak sattığımı hatırlıyorum. Üzerine çeşitli işlemeler yapılan, duvarlara asılan dekoratif tabaklardan söz ediyorum. Bir yandan harçlığımızı çıkarıp öte yandan forumları, panelleri, söyleşileri takip ediyorduk. O zamanın en keskin politik müzik gruplarının, şarkıcılarının konserler verdiğini de anımsıyorum.

Aynı sene, festivalin en önemli olayı, bir anıtın açılışı olmuştu: Olof Palme Barış Anıtı. SHP’li belediye, birkaç sene önce öldürülen sosyal demokrat İsveç Başbakanı Olof Palme’nin anısına gösterişli bir anıt yaptırmıştı. Tantanalı bir açılış töreni yapıldı, hatırladığım kadarı ile açılışa SHP Genel Başkanı Erdal İnönü de katıldı. Dikili Festivali’nin adı da Barış Festivali oldu.

Şimdi, anladığım kadarı ile festivalin adı değişmiş. Kültür, demokrasi, emek sözcükleri gelmiş, barış sözcüğü gitmiş. Sözcüklerin bir önemi yok, zaten Türkiye bir kavramlar çorbasına dönüşmüş hâlde. Ancak belli ki geçen zaman, sosyal demokratların kafalarını da hayli değiştirmiş.

Misal, festivalin açılışı Melek Mosso konseri ile yapılmış… Mosso konseri ile açtığınız festivalin adı ister barış olsun ister kültür…

Olof Palme için anıt dikmişsiniz, Palme’nin katili PKK ile kol kola siyaset yapıyorsunuz… Festivalin adının ne önemi var?

12 Eylül karanlığından diş tırnak kurtulmuşsunuz, şimdi aynı kafadaki darbecilere makam mevki verip NATO generallerinin sizi iktidara getirmelerini umuyorsunuz… Festivalinizin adı “en demokrat” olsa bir işe yarar mı?

Çiğli-Dikili arası sadece 100 km. Çiğli’de 127 belediye işçisini haksız yere işten kovmuşsunuz… Festivali komple emeğe adasanız ne fayda?

***

“Sol eskiden de mi böyleydi?” diye düşünüyorum…. Doğrusu, sol pek çok yanlış iş yaptı ama hiç böylesi bir ikiyüzlülükle malul olmamıştı.

Demin anlattığım zamanlar biz, solcular olarak, doğru yerde duramadık. Hatamız ülke gerçekliğini kavrayamamaktı, iki yüzlü veya sahtekâr olmamız değil.

Halkın gerçek taleplerini anlayamadık. Güç dengelerini ise zaten hiç anlamamıştık… Halkı ya gereksiz derecede yücelttik ya da aşağıladık.

70’lerin, 80’lerin fedakâr halk çocuklarından geriye seçkinci bir züppeliğin kalması gerçekten üzücü. Nasıl oldu derseniz, şüphesiz en önemli etken 12 Eylül’dür. Ama 12 Eylül sadece başlama vuruşudur. Solu çürüten 12 Eylülcüler değil, bizzat solun kendisidir.

Başta söylemiştim ya, sol nefes alsın diye düzenlenen festivaller bir süre sonra solun kendisi hâline geldi. Emekçilerin birliği, halkın iktidarı dediğimiz şey, toptan eklektik bir karnavala dönüştü.